Farmasötik Sahada Patentler
Farmasötik bir ürün ile alakalı bir patent istemi etkin maddeyle tek başına veya formülasyonlar, tuzlar, ön ilaçlar, izomerler ve saire ile ilgili olabilir. İstemler örneğin bir üretim prosesine ilişkin olabilir. Ek olarak farklı ülke mevzuatları altında kullanım istemler de formüle edilebilmektedir.
Bir etkin madde farklı patent başvuruları altında örneğin tablet, kapsül, merhem veya parenteral yolla verilmek üzere sulu çözelti olarak farklı dozajlarda ve farklı farmasötik olarak uygun katkı maddeleri ile birlikte sunulabilir.
Yeni veya var olan ilaçların yeni formülasyonları, çoğu zaman dozaj ve konsantrasyon spesifikasyonları ana veya bağımlı istemlere dahil edilerek ve kullanım şekilleri ifade edilerek koruma altına alınabilmektedir. Kompozisyon istemleri etkin madde ile birlikte uygun taşıyıcı veya dolgu, bağlayıcı, dağıtıcı ve kayganlaştırıcı gibi katkı maddelerini kapsamaktadır.
Etkin maddeler, sadece formülasyon veya kompozisyon istemleri bazında tescil edilen patentlerin koruma kapsamına girmemektedir ve bu nedenle eğer kamu malı oldularsa aynı maddeleri içeren farklı formülasyonlar veya kompozisyonlar rakip firmalar tarafından ticarileştirilebilir. Ancak bu tür patentler “stratejik” davalar, yani ihlal iddiasında bulunmak ve nihai karara varılana kadar ticareti engelleyecek geçici ihtiyati tedbire karar verilmesini talep etmek suretiyle rekabeti azaltmak için kullanılabilir.
Bilinen maddeler, eğer mevcut ürünler ile karşılaştırıldığında yenilik ve buluş basamağına sahipse, bu maddeleri içeren farmasötik kompozisyonlara dair ürün istemleri ile korunabilir. Bilhassa önceki kullanımdan farklı ve yeni bir kullanım şekline sahip olan bir ilaca dair istem yazılabilir. Örneğin egzama tedavisinde kullanılan X içeren bir merhem, astıma yönelik bir ilaç olarak kullanılan X içeren bir tabletten açıkça farklıdır. Merhem, X daha önce bu tür bir formülasyonda kullanılmadığı için yenidir ve eğer X’in önceki kullanım şekli harici kullanımını akla getirmiyorsa buluş basamağı mevcut olabilir.
Bir formülasyon mesela bir ilacın kanda kontrollü salınımı gibi belli bir etki ile ilintili olarak teknik etki sahibi olarak nitelendirilebilir. Söz konusu etkiler daha farklı teknik etki ve faydalar altında tanımlanabilecek istisnai ek durumlar olmadığı sürece farmasötik formülasyonlar konu hakkında uzman kimsenin ortak genel bilgisi kapsamına girebilir.
Belirtilmelidir ki ilave bir hukuk incelemesi yapmaksızın bazı yaklaşımların patentlenebilirlik kriterlerinden buluş basamağına haiz olmadığı doğrudan teslim edilebilir. Mesela formülasyon teknikleri ve farmasötik ürün geliştirmede kullanılabilecek çeşitli temel bileşik grupları konu hakkında uzman kimse tarafından bilinmektedir (pH düzenleyiciler, biyoyararlanımı arttırıcı bileşikler). Yine belirtmek gerekir ki tablet preparatı için veya sıvı farmasötik preparatlar için farklı tuzlar mevzu bahis olabilir.
Aynı şekilde farmakokinetik parametreler olarak yeni olmayan bir ürünün mikronizasyonu veya partiküllerin belirli bir çap veya ağırlık aralığında dağılımı ile ilintili istemler yenilik açısından farklılık gösterebilseler dahi ek teknik etkiler ve dolayısıyla buluş basamağı açısından kriterleri karşılamaktan uzak olmaya adaydırlar. Burada dikkat edilirse sadece önceki teknik dokümanlarında var olan ve yeniliği veya bir başlangıç belgesi ile kombine edilerek değerlendirilmek suretiyle buluş basamağını ortadan kaldıran patent referanslarına değil doğrudan konu hakkında uzman kimsenin genel ortak bilgisine atıf yapılmaktadır.
İstemler tekniğin bilinen durumuna dahil bulunan etkin maddelerin kombinasyonlarına ilişkin olabilir. Direnci yenmek için ilaçları kombine etmek farmasötik alanda yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir ve konunun uzmanı kişi için aşikardır. Kombinasyon yeni ve buluş basamağına sahip sinerjik bir etki yaratmalıdır. Söz konusu sinerjik etki istemlerin koruma alanına dahil, tarifnamede uygun olarak açıklanmış ve kanıtlanmış (örneğin biyolojik testlere dayanarak) ve dolayısıyla buluş basamağı ile ilişkilendirilmiş olmalıdır. İki veya daha fazla kompozisyon arasındaki etkileşimin vücut içerisinde gerçekleşmesi buluş niteliğinden yoksun kabul edilmesine yol açabilir. Bir başka deyişle söz konusu sinerjik etkinlik buluş kapsamında değil klinik araştırmalar sonucu keşfedilmiştir.
Bilinen ilaçların kombinasyonunun hastaya verilme metodu tipik olarak Avrupa Patent Sözleşmesi altında patentlenebilirlikten muaf kabul edilmektedir.
Tekniğin bilinen durumuna dahil bir ürünün hastalara verilme dozajını kapsayan istemler söz konusu bulunduğunda bu istemler birer ürün istemi olarak yazılmış olsalar da, kapsadıkları alan bir ürün veya proses değil bir ürünün terapötik olarak kullanım yöntemi olduğu için bu istemler tıbbi tedavi yöntemlerine dair istemler ile aynı etkiye sahiptir. Dozaj değişikliği teknik etki yerine vücut üzerinde etki ürettiğinden sanayiye uygulanabilirlik açısından değerlendirilmelidir.
Farmasötik patentler tekniğin bilinen durumu kapsamındaki etkin maddelerin yeni tuzlarını koruma kapsamına almayı hedefleyebilir. Tuzlar tipik olarak bir ilacın stabilitesini veya çözünürlüğünün arttırmak için kullanılmakta olup farklı çözünürlük ve dolayısıyla farklı biyoyararlanım özelliğine sahip oldukları farmasötik alanda yaygın olarak bilindiğinden etkin madde asit veya baz ise bu maddenin tuzunu elde etmek konu hakkında uzman olmayan uygulamacılar için bile genel fizikokimyasal özellikler hakkında tahminde bulunabilmek açısından aşikar kabul edilebilmektedir. Söz konusu proseslerin kimi zorluklar içermesi buluş basamağı iddiasında bulunmak için yeterli sebep değildir.
Terapötik aktivitesi olan bazı etkin maddelerin polimorfik formları, yani bir başka ifade ile amorf ve/veya değişik kristal yapılar halinde değişik fiziksel formları olabilir ve bu formların farmasötik olarak önemli olacak çözünürlük ve dolayısıyla biyoyararlanım gibi kimi özellikler bakımından farklılıkları olabilir. Polimorfizm doğal bir özellik olup ilaç formülasyonu araştırmalarında kullanılan rutin deneyler sonucu bulunan polimorflar yaratılamayacak veya bir buluş konusu olarak icat edilemeyecek yapılardır.
Birbirinin yansıması gibi davranan enantiyomerler (optik izomerler) organik kimyada, dört farklı sübstitüent bağlı karbon atomu içeren bileşiklerde görülmekte olup enantiyomerlerin bu özelliği patent alanında ilk patentten süresi bittikten sonra da yararlanmaya devam edebilmek için ilk önce “rasemik” karışımı koruma altına alıp daha sonra en etkin enantiyomer üzerinde hak talep etmek suretiyle başvuru konusu yapılabilmektedir. İzole edilmiş bir enantiyomerin rasemik karışıma göre daha etkin olup olmadığını test etmek rutin bir yöntem olup en az bir enantiyomerin rasemik karışıma göre daha etkin olması beklenmektedir. Enantiyomere sahip bir bileşiğin kimyasal formülü açıklandığında, formül enantiyomerin varlığını ortaya koyduğundan bu enantiyomer yenilik özelliğini kaybeder.
Kimi durumlarda farmasötik bileşikler vücut içinde metabolize olarak bir aktif metabolit oluşturur. Metabolitler etkin maddenin vücut içinde oluşturulan türevleridir ve ‘yaratılmış’ veya ‘icat edilmiş’ olarak görülemezler.
TÜRKİYE’DE İLAÇ PATENTLERİNİN HUKUKİ DURUMU
Türkiye’deki ilk patent yasası olan 1879 tarihli İhtira Beratı kanunu gereğince 1995 yılına kadar ilaç patenti başvuruları işleme alınmamıştır. TRIPS Anlaşması’nın 70’inci maddesinin 8’inci bendinde yer alan hüküm uyarınca, daha önce ilaçlara patent vermeyen bütün ülkelere, tıbbi ve zirai ilaçların patent ile korunması için bu konulardaki patent başvurularını işleme alma mecburiyeti getirilmiştir.
Türkiye’de 27.06.1995 tarihinde kabul edilen Patentlerin Korunması Hakkındaki 551 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre patent koruması için başvurular 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren işleme alınmaya ve incelenmeye başlanmıştır, ancak koruma fiili olarak 1 Ocak 1999’dan sonra olmuştur.
İLAÇ PATENTİ TİPLERİ
İlaçlarla ilgili olarak alınabilecek patentler değerlendirilecek olursa şöyle sıralanabilir:
-Yeni moleküllerin elde edilmesiyle ilgili olan molekül (ürün) patenti
-Moleküllerin kristal yapısıyla ilgili olan polimorf patenti
-Birkaç etken maddenin aynı formülasyonda bir arada kullanılmasıyla ilgili olan kombinasyon patenti
-Etken ve yardımcı maddelerden oluşan ürünün içeriği, dozaj formu ile ilgili olan formülasyon patenti
-Molekülün tıbbi kullanım alanıyla ilgili olan endikasyon patenti
-Bir ürünün veya dozaj formunun üretilmesi için kullanılan yöntemle ilgili olan proses (usul) patenti
İlaçlarla ilgili asıl patent genelde molekül patenti olup, o etken maddenin 20 yıl boyunca üretilememesini ve kullanılamamasını sağlar.
Endikasyon ile ilgili buluşlar ise herhangi bir etken maddenin vücuda daha önce bilinmeyen etkileriyle ilgili olup bir ilacın ikinci ya da üçüncü kullanım amacının patentle korunması anlamına gelmektedir.
Usul patentlerinde koruma kapsamı diğer patentlerden farklıdır. Herhangi bir ürünün üretilmesi için uygulanan proseste kullanılan usul patenti uygulandığı ürün patentli olduğu sürece kullanılamaz.
Asıl patenti -buluşun tüm özelliklerini taşıyan, buluşun kendisi için verilmiş ana patent- bitmiş ama herhangi bir usul patenti olan bir ilacı, usul patentine tecavüz edilmeden farklı yöntemler kullanarak üretmek, kullanmak ve satmak mümkündür. Yani, usul patentlerini farklı yollarla aşmak mümkün olabilmektedir.
TRIPS antlaşmasına göre, ürün ve usul patentleri arasındaki bu farklılık göz önüne alınarak etken maddenin patent korumasına alınmasını geciktirmek amacıyla, uygulamaya yeni başlayacak olan ülkelerde ürün patentleri için geçiş süresinin 5 yıl daha geç olması öngörülmüştür.
AVRUPA PATENT SÖZLEŞMESİ BAĞLAMINDA ENDİKASYON İSTEMLERİ
Aşağıda Avrupa Patent Sözleşmesi Md. 54(3) ve 54(4) hükümleri verilmektedir:
(3)
Paragraphs 2 and 3 shall not exclude the patentability of any substance or composition, comprised in the state of the art, for use in a method referred to in Article 53(c), provided that its use for any such method is not comprised in the state of the art.
(4)
Paragraphs 2 and 3 shall also not exclude the patentability of any substance or composition referred to in paragraph 4 for any specific use in a method referred to in Article 53(c), provided that such use is not comprised in the state of the art.
Buna göre EPC üzerinden Avrupa’da merkezi olarak tescil olan ve Türkiye’de valide edilen Avrupa patentlerinin fasikül yayınları endikasyon istemi içeren tarifnamelere sahip olabilirken aynı durum doğrudan yapılan Türk patent başvuruları ve PCT altında ülkemize giriş yapan patent başvuruları için geçerli değildir.
İLAÇTA EK PATENT SÜRESİ
İlaçlar için patent aşamasından sonra bir de deney aşaması ve ruhsat aşaması söz konusu olduğu için patent almış bir ilaç etken maddesi patentin alındığı an pazara sürülemez. Bu sırada kaybedilen süre, kanunun patent sahibine verdiği 20 yıllık tekel hakkını fiilen azaltır. Ek patent süresi patent sahibinin almış olduğu patentten bir süre daha yararlanmasını sağlayan, özellikle innovatör firmalar açısından tercih edilen bir uygulamadır.
Bugün Avrupa Birliği’nde “Supplementary Protection Certificate for Medicinal Products – Tıbbi Ürünler İçin Ek Koruma Belgesi” adı verilen bu uygulamaya göre, patentle korunan ilaçlarda patent süresinin başvuru tarihinden itibaren 20 yıl yerine en fazla 25 yıl veya ruhsat alındıktan itibaren 15 yıl olarak kabul edilmesi öngörülmüştür. Böylece patentli ilaçlarda koruma süresi en fazla 5 yıl kadar uzatılmış olmaktadır. Bu uygulamaya kısaca “ilaç patentlerine ek koruma uygulaması” adı verilmektedir.
Bu koruma süresi sadece farmasötik ürünler ve zirai ilaçlar için geçerli olup patent süresi bittiğinde yürürlüğe girer. Türkiye’de bu belge uygulanmamaktadır.
BOLAR İSTİSNASI
Bolar ististası, orjinal ilacın patent süresi henüz dolmadan jenerik ilaç üreticilerine çalışmalara başlama hakkı sağlayan bir kanundur. Bu imtiyazın ardındaki fikir jenerik ilaç üreten firmaların patent süresi dolan ilaçlar için zaman kaybetmeden pazara girebilmeleridir.
VERİ İMTİYAZI
Veri koruma uygulaması eşdeğer ilaçlarla yakından ilgili bir konu olup kısaltılmış ruhsat başvurusu yapılmadığı sürece ruhsat almak için tüm farmasötik verilerin (toksikolojik ve farmakolojik testler ve klinik araştırma sonuçları) Sağlık Bakanlığı’na sunulması gerekir.
Jenerik ilaç üreticisi firmalar kısaltılmış başvuruda bulunurken ilacın etkinliği ve güvenliğini gösteren orijinal ilaca ait klinik öncesi ve klinik test sonuçlarını referans gösterirler. Veri korunması hakkı, yetkili makamların eşdeğer ilaçlara onay verirken, belli bir süre için orijinal ilaca ait klinik öncesi ve klinik test verilerinin referans olarak kabul edilmesini engellemektedir. Bu anlamda veri koruması, ruhsat verecek makama ibraz edilen gizli bilgilerin korunmasını ve bunlara üçüncü kişilerin atıfta bulunamamasını sağlar.
Ruhsatlandırma Yönetmeliği, Madde 9/3 kısaltılmış başvuru:
“Tıbbi ürünün, yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca ruhsatlandırılmış ve veri imtiyazı süresini doldurmuş bir tıbbi ürüne temelde benzer olması. Bu alt bent ile hükme bağlanan veri imtiyazı süresi, Gümrük Birliği Alanında yer alan ülkelerden birinde 1/1/2001 tarihinden sonra ilk defa ruhsatlandırılmış orijinal ürünlerden 1/1/2005 tarihine kadar Türkiye’de herhangi bir jenerik ruhsat başvurusu yapılmamış olanlar ile Gümrük Birliği Alanında yer alan ülkelerden birinde 1/1/2005 tarihinden sonra ilk defa ruhsatlandırılacak orijinal ürünler açısından geçerli olup, Gümrük Birliği Alanında ilk defa ruhsatlandırıldığı tarihten başlayarak molekülün Türkiye’deki patent süresi ile sınırlı olmak üzere 6 (altı) yıldır. Bununla birlikte, piyasaya sürülmüş tıbbi ürünlerden farklı terapötik endikasyon, farklı kullanım yolu, farklı doz uygulanmasının öngörülmesi halinde, buna yönelik yapılmış klinik araştırmaların sonuçları ve eğer gerekli ise toksikolojik, farmakolojik çalışmaların sonuçlarının sağlanması zorunludur.”
Sonuç olarak, jenerik üretici firmalar orijinal firmanın ruhsat aldığı tarihten başlayarak 6 yıl süresince söz konusu ilaç için ruhsat başvurusu yapmamaktadırlar.